İran Ne Zaman Şii Oldu ?

Deniz

New member
İran Ne Zaman Şii Oldu?

İran, İslam'ın erken dönemlerinde Sünni bir toplum olarak varlık gösterdi. Ancak tarihsel süreç içerisinde yaşanan sosyal, kültürel ve siyasi gelişmeler, İran'ı Şii Müslüman kimliğiyle özdeşleştiren önemli dönüşümler yaşanmasına neden olmuştur. Peki, İran ne zaman Şii oldu? Bu dönüşümün temel sebepleri, tarihi olaylar ve dini etkiler üzerinde durarak bu soruyu detaylı bir şekilde inceleyelim.

Erken Dönem: İslam'ın Yayılması ve İlk Bölünmeler

İslam, 7. yüzyılın ortalarında Arap yarımadasında doğdu ve hızla genişledi. İran, 651 yılında Sasaniler'in yıkılmasıyla İslam'ın etkisi altına girdi. İlk başlarda, İran halkı büyük ölçüde Zerdüşt inancına sahipti. Ancak, Sasaniler'in sona ermesinin ardından, İran'da İslam hızla yayıldı. Bu dönemde, halk arasında Sünni ve Şii görüşlerinin karşılıklı olarak şekillenmeye başladığı bir süreç başladı.

İslam’ın ilk yıllarında, Emevi ve Abbâsî yönetimlerinin etkisiyle İslam, genellikle Sünni bir anlayışla yayılmaya devam etti. Ancak, İran'da özellikle Alevî düşünceleri ve Şii inançları benimseyen önemli gruplar da bulunmaktaydı. 7. ve 8. yüzyıllarda, özellikle İran'ın kuzey ve batı bölgelerinde, Şii inançlarına dayalı hareketlerin artmaya başladığını görebiliriz.

Şii İslam'ın Doğuşu ve Siyasi Ayrılıklar

İslam'da Sünni ve Şii arasındaki farkların temelleri, Hazreti Ali'nin halifelik hakkı konusunda yaşanan tartışmalara dayanır. Hazreti Ali’nin ölümünden sonra, halifelik konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, İslam’ın bu iki ana mezhebe ayrılmasına neden oldu. Şii Müslümanlar, Hazreti Ali’nin ve onun soyundan gelenlerin İslam’ın lideri olması gerektiğini savunurken, Sünniler ise liderlik için seçilmiş bir kişiyi kabul ettiler.

Bu siyasi ayrılık, İran'da özellikle 9. yüzyıldan itibaren daha belirgin hale gelmeye başladı. İslam'ın ilk yıllarında, İran'daki halk genellikle Sünni mezhebine bağlıydı. Ancak, İslam'ın erken dönemlerinde Şii inançlarına sahip olan grupların sayısı da küçümsenmeyecek kadar fazlaydı. Zamanla, özellikle İran'ın Batı ve Kuzeybatı bölgelerinde, Şii öğretileri daha fazla ilgi görmeye başladı.

Safevi Devleti'nin Kuruluşu ve Şii İslam'ın Resmi Kabulü

İran'ın Şii kimliğiyle özdeşleşmesinin en belirgin dönemi, Safevîler'in 16. yüzyılda iktidara gelmesiyle başladı. Safevîler, ilk başlarda bir tarikat olarak ortaya çıkmış, ancak zamanla güçlü bir devlet haline gelmişlerdir. Safevî Devleti, Şii inançlarını benimsedi ve bu inancı tüm İran halkı için zorunlu kıldı. Safevîler, Şii inançlarını devlet politikası haline getirerek, halkı Şii mezhebine dönüştürmeye çalıştılar.

Bu süreç, 1501 yılında Şah İsmail’in Safevi tahtına geçmesiyle başladı. Şah İsmail, Safevi tarikatını devlet yönetimine dönüştürerek, Şii inancını İran'ın resmi mezhebi olarak kabul etti. Safevîlerin Şii inancını benimsediği bu dönemde, Şii İslam’ın İran'daki hâkimiyetinin temelleri atıldı. Şah İsmail, Sünni halkı Şii inancına dönüştürmeye çalıştı ve bunu başarmak için çeşitli dini ve siyasi önlemler aldı. Bu, özellikle Sünni bölgelerinde büyük bir toplumsal çatışmaya yol açtı.

Safevîler’in iktidarı, İran’ın dini ve kültürel yapısını kalıcı bir şekilde dönüştürdü. Bu dönemde, İran halkı, İran'ın geleneksel Şii kimliğini benimsemeye başladı ve zamanla Şii inancı, ülkenin en önemli dini kimliği haline geldi.

Safevîler’den Sonra Şii İslam’ın Yayılmasının Etkileri

Safevîler, Şii İslam’ın İran'daki hâkimiyetini sağladıktan sonra, 18. yüzyılda bu inanç, İran toplumunun en temel unsuru haline geldi. Safevîler’in ardından gelen diğer yönetimler, özellikle Kaçarlar ve Pehleviler, Şii inancını korumuş ve İran’ın Şii kimliğini pekiştirmiştir.

19. yüzyılda Kaçarlar döneminde, Şii İslam’ın toplumsal ve dini otoritesi daha da pekişmiştir. Kaçarlar, Şii dini liderlerinin otoritesine saygı göstermiş ve onlarla işbirliği yapmıştır. Bu dönemde, İran halkının büyük çoğunluğu Şii inancını benimsemiş ve Sünni azınlıklar da bu dönemde İran'ın çeşitli bölgelerinde varlık göstermiştir.

Pehlevi Dönemi ve İran'ın Şii Kimliği

Pehlevi hanedanı, 20. yüzyılda İran’da siyasi ve toplumsal reformlara giderek modernleşme sürecini başlattı. Ancak, Pehlevi ailesi modernleşme çabalarına rağmen, İran'ın Şii kimliğini muhafaza etti. 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi, Şii inancının ve halkın dini kimliğinin daha da güçlendiği bir dönüm noktasıydı. İran İslam Devrimi ile birlikte, ülke tamamen Şii inançlarına dayalı bir yönetim biçimine kavuştu.

İslam Devrimi, özellikle Ayetullah Humeyni'nin liderliğinde Şii İslam'ın devletin temel ideolojisi haline gelmesine olanak sağladı. 1979'dan sonra, İran'da Şii inançları hem dini hem de siyasi açıdan merkezi bir rol oynamaya devam etti.

Sonuç: İran'ın Şii Kimliği ve Günümüzdeki Durum

İran’ın Şii kimliği, 16. yüzyılda Safevîler’in iktidara gelmesiyle kesin bir biçimde şekillenmiştir. Safevîler döneminden itibaren, Şii inancı sadece İran halkının dini kimliği değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel kimliğinin de bir parçası olmuştur. Bugün, İran, dünya çapında Şii İslam’ın en önemli merkezi olarak kabul edilmektedir ve Şii inancı, devletin temel ideolojisini oluşturur.

Bu dönüşüm süreci, yalnızca dini bir değişim değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir devrimdir. İran, Şii kimliğiyle hem iç politikada hem de dış politikada önemli bir rol oynamaktadır. İran’ın Şii inancını benimsemesinin tarihi, halkın dini inançlarının ve devletin dini politikasının kesişim noktalarındaki önemli bir dönemi temsil eder.
 
Üst